Fuarda, Türkiye’nin kaba yem üretiminde yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı. Üreticilerin doğrudan akademisyenlerle buluştuğu panel, teori yerine pratiğin ön planda olduğu bir diyalog ortamı oluşturdu.
Prof. Dr. Yaşar Karadağ’dan “Yerelden Kalkınma”ya Öncü Liderlik
Etkinliğin öne çıkan ismi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Ereğli Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Karadağ oldu.
Karadağ, hem moderatör hem de yönlendirici konuşmacı olarak panelin nabzını tuttu. Katılımcılar, Karadağ’ın enerjisi, çalışkanlığı ve üreticiyle kurduğu samimi bağdan büyük etkilendi.
Hoca, zaman zaman Sezai Karakoç, Abdurrahim Karakoç ve Necip Fazıl Kısakürek’ten yaptığı şiir alıntılarıyla programı adeta bir kültürel şölen havasına dönüştürdü.
Üreticilere doğrudan sorular yönelterek interaktif bir ortam oluşturan Karadağ, “yerel bilgelik ile akademik bilgi arasında köprü kurmanın” önemine dikkat çekti.
“Kalkınma, yukarıdan aşağıya değil; yerelden yükselen bir bilinçle mümkündür,” diyen Prof. Dr. Karadağ, yerel üretimin ulusal güçteki rolünü vurguladı.
Panelde Tarımın Bilimle Buluşması: Kaba Yem, Mera ve Verimlilik
Panelde söz alan uzmanlar, Türkiye’nin hayvancılıkta sürdürülebilir verim elde edebilmesi için kaba yem üretiminin artırılması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Esvet Açıkgöz (Bursa Uludağ Üniversitesi), yem üretimi olmadan hayvancılığın sürdürülemeyeceğini vurgulayarak “Hayvan yemi üretecek tarlanız yoksa hayvancılığa başlamayın,” dedi.
Bu sözün altını çizerek, yem maliyetlerinin hayvancılığın toplam giderinin%75’ine kadar çıktığını hatırlattı.
Prof. Dr. Rüştü Hatipoğlu (Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi) ise kaliteli kaba yemin süt ve et üretiminde verimliliğin anahtarı olduğunu belirtti. “İyi yönetilen meralar, hem hayvan refahını hem de ekonomik sürdürülebilirliği sağlar,” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Mustafa Avcı (Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi), özellikle yonca yetiştiriciliğinin stratejik önemine değinerek, kendi tescilli bitkilerinden “Nimet” isimli yoncanın hikâyesini paylaştı. Bu paylaşım, salonda duygusal anlar yaşanmasına neden oldu.
Prof. Dr. Selahattin Çınar (Ahi Evran Üniversitesi Dekanı) ise önceki Tarım Bakanı Vahit Kirişçi’nin danışmanlığını yaptığı dönemde edindiği tecrübeleri aktararak, mera ıslahı ve kanuni düzenlemelerin önemini dile getirerek, “Bir ülkenin hayvancılık gücü, hayvan sayısıyla değil; o hayvanların beslendiği toprağın ve meranın kalitesiyle ölçülür,” şeklinde konuştu.
Yerel Potansiyel: Kalkınmanın Sessiz Gücü
Panelde öne çıkan ortak görüş, kalkınmanın merkezden değil, yerelden başlaması gerektiği yönündeydi.
Ereğli Fuarı, bu anlayışın sahadaki yansıması olarak değerlendirildi.
Katılımcılar, her bölgenin kendine özgü iklim, toprak ve üretim kültürü olduğunu; bu potansiyelin bilimle birleştiğinde ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacağını ifade etti.
“Tarım, bir ülkenin geçim kaynağı olmanın ötesinde, kimliğini ve hafızasını taşır.”
Bir Eleştiri, Bir Hayıflanma
Etkinliğin sonunda bazı katılımcılar, fuarın ismi konusunda bir öneri getirdi:
“Tarım dediğimizde zaten hayvancılığı da kapsar; dolayısıyla ‘Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı’ ifadesi fazlalık oluşturuyor.”
Yazının kaleme alındığı bölümde ise duygusal bir sitem yer aldı.
Yazar, 1994 yılında üniversiteye başladığında Prof. Dr. Yaşar Karadağ gibi bir hocayla tanışmayı çok istediğini belirterek, akademisyenlerin gençlere daha fazla rehberlik ve güven vermesi gerektiğini belirtti.
“Lütfen gençlere yol açın, fırsat tanıyın ve güvenin.”
Ereğli Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı, yalnızca bir etkinlik değil, yerel kalkınmanın sembolü oldu.
Akademi ile üreticinin el ele verdiği bu buluşma, gösterdi ki; kalkınma en güçlü köklerini yerelden alıyor.
Toprağı tanıyan çiftçi ile bilgiyi üreten bilim insanı bir araya geldiğinde, hem üretim hem umut filizleniyor.